Ergün Bey, öncelikle sizi tanımak isteriz. Karakalem çizimlerine olan ilginiz nasıl başladı? Bu yolculuğunuzun hikayesini bizimle paylaşır mısınız?
Adım Ergün Akdemir, Kastamonuluyum. 1986’da üniversite eğitimim için Kocaeli’ye geldim. Resimle alakalı bir bölümde okumadım, ancak 1993’te evlendim ve iki çocuk babası oldum. Bir oğlum makine mühendisi olarak üniversiteden mezun oldu, diğeri ise başka bir mühendislik bölümünde okuyor. Çizimlere olan ilgim doğuştan gelen bir şey olsa gerek, çünkü net bir zaman dilimi veremem. Hayatın belli bir döneminde ortaya çıkıyor. Resmin her dalına ilgi duyuyorsunuz ama bir dal diğerlerinden daha fazla ilgi çekiyor.
Benim için bu dal portre çizimi. Askerdeyken arkadaşlarımın sevdiklerinin resimlerini yapıyordum, ama bu işten ciddi bir kazanç sağlanabileceğini hiç düşünmemiştim. Askerden döndükten sonra birçok şey satmayı denedim ama İzmit sınırları içinde bu işin dükkân açmadan yapılamayacağına karar verdim. Sonunda İzmit Sanat Sokağı’nda bu işi yapabileceğimi anladım.
Karakalem ve portre, kişiye özel çalışmalar arasında en satılabilir olanlar. Renkli çalışmalar daha uzun sürer, karakalem ise daha kısa sürede biter. Bu nedenle karakalem çizime başladım.
İzmit Sanat Sokağı’nda küçük ama sıcacık bir atölyeniz var. Orada çalışmanın sizin için nasıl bir anlamı var? Sanat Sokağı’nın atmosferi size ilham veriyor mu?
İzmit Sanat Sokağı’nın benim için anlamı, sadece isminde “sanat” kelimesinin geçmesi değil, İzmit’in merkezinde olması. Eğer sanat sokakta yapılacaksa, burası olmalı diye düşünüyorum. Dışarıda resim yapmanın güzel tarafı, birçok sanatçının atölye veya evlerinde çalışırken kimseye görünmemeyi tercih etmesine rağmen, benim işimi yaparken insanların ilgisini çekmekten keyif almam. Özellikle çocukların büyüklerinin ellerinden tutup bizi izlemek için yanımıza gelmesi, onların ileriki yaşamlarında bir değişiklik yaratabilecekse bu, bana müthiş bir mutluluk verir. Sanat Sokağı’nda sadece ben sanat yapıyorum. Diğer kulübelerde yapılanlar zanaat. Sanat ve zanaat arasındaki farkı anlayamayan bir durumla karşı karşıyayız. Yerel yönetimlerin tercihi tabii ki, buna da saygı duyuyorum. Ama benim hayalim, bir tarafta resim, bir tarafta heykel, karikatür ve müzik gibi çeşitli sanatların bir arada olduğu bir ortam.
Karakalem portre çizmek sabır ve detay gerektiren bir iş. Sizi bu alana yönelten en büyük motivasyon ne oldu?
Gördüğümüz veya hayal ettiğimiz her şeyin uygun bir zemin üzerine aktarılması sırasında birçok yöntem vardır; yağlı boya, sulu boya, kuru kalem, karakalem, renkli kalem, tükenmez kalem gibi. Bunlar arasında en ucuzu kalemdir ve silmesi kolay olduğu için tercih sebebimdir. Ayrıca, kısa sürede bitirilme imkânı olması ve bunun paraya çevrilebilir olması motivasyonumun temel sebebidir. Birçok resmin de ilk aşaması karakalemdir; ana hatlar bununla oluşturulur, sonra diğer malzemelere geçilir.
Bir portreyi çizerken en çok hangi aşamadan keyif alıyorsunuz? Sizce bir portreye karakterini kazandıran detaylar neler?
Portre, bana göre iki aşamadan oluşur: Eskiz ve gölgelendirme aşamaları. Bu iki şey portrede olmazsa olmazdır. Ana hatları oluşturma aşaması basit gibi gözükür ama kaşı, gözü, burnu, çeneyi ve kafayı doğru yerleştiremezseniz, dünyanın en güzel gölgelendirmesini yapsanız bile resim hüsran olur. Bu aşamalardan en sevdiğim ise gölgelendirme aşamasıdır. Bu aşama, bana uzun uğraşlar sonucu ipin ucunu bulmuş ve çekmeye başlamış gibi hissettirir. Her kalem darbesi sizi biraz daha sonuca yaklaştırır.
“karakalemcizimin41” adlı Instagram hesabınızda paylaşımlar yapıyorsunuz. Sosyal medyanın sanatınıza katkıları nasıl oldu? İnsanlarla bu platformda etkileşim kurmak nasıl bir deneyim?
“karakalemcizimin41” benim sosyal medya iletişim platformum. Yeterince aktif kullanamıyorum ama Türkiye’nin birçok yerindeki sanat meraklılarına kolayca ulaşmamı sağlıyor. Bu platformu çok daha aktif kullananlar var, bu da ayrı bir ilgi ve yetenek gerektiriyor. Sanat Sokağı’ndaki ilk günlerimi çok iyi hatırlıyorum; bir resmi çizmek bir veya iki gün sürerdi. Sebebi benim yavaş çalışmam değil, elde resim olmayınca işi ağırdan alıyor olmamdı. Ancak şimdi, sosyal medyanın gücü sayesinde beni yurt içi ve yurt dışındaki insanlar da kolayca görebiliyor ve ulaşabiliyor. Meraklı kardeşlerimizin sorularına da buradan cevap vererek bir tür ders veriyoruz.
Çizimlerinizi hem sergileyip hem de satışını yapıyorsunuz. Bu süreç nasıl işliyor? Çizimlerinizle ilgili unutamadığınız bir geri dönüş oldu mu?
Bulunduğumuz yerdeki çizimlerin yarısı müşterilere aittir, saati ve gününü beklerler. Müşteri gelir, bakar, beğenir ve alır. Ancak sıkıntı çıkaran resimlerimiz ve müşterilerimiz de olabiliyor. Bazen bu sıkıntı, kötü çözünürlüklü eski bir resimden kaynaklanır, bazen de her şeyi bildiğini sanan problemli müşterilerden. Arşivimizde alınmamış onlarca resim vardır. Bu resimlerin yarısını müşterimiz daha görmemiştir bile. Genel olarak, müşterimiz sevdiğinden ayrılmıştır, resim artık onun için bir anlam ifade etmez. “Gel kardeşim, emanetini al” dememize rağmen insani taraflarının eksikliğinden dolayı gelip resmi almazlar. İnsanlar, bunları nasıl yaptığımızı merak ederler, ama biz de neden onların gördüklerini yapamadıklarını merak ederiz. Çizimlerle ilgili unutamadığımız geri dönüşler pek olmuyor; çünkü resmin asıl sahibinin tepkisini göremiyoruz. Genelde müşterimiz beğenir, alır ve gider.
Kocaeli’nde sanatla uğraşmak sizce nasıl bir deneyim? Şehirdeki sanat ortamı ve insanların ilgisi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Kocaeli’de sanat, bana kalırsa pek gelişemiyor. Bunun en büyük sebebi, ilham veren şeylerin bu sanayi şehrinde az olması. Sanat için güzel bir panoramik ortam, dinlenmiş insanlar ve dingin bir ruh hali gerekir. Ancak Kocaeli, çok çalışan ve yorulan bir şehir. Ayrıca, dibinde de İstanbul gibi kozmopolit bir şehir var. Sanatla uğraşmak isteyen insanlar genelde İstanbul’u tercih ediyor. Dolayısıyla İstanbul, Kocaeli’nin sanatını ve sanatçısını olumsuz etkiliyor. Yerel yönetimlerin yıllar önce buraya Sanat Sokağı adını vermesi, burada tamamen sanat yapılıyor anlamına gelmiyor. Bazen kermesler yüzünden burası “pasta börek sokağı” ya da kadınların el işleri yüzünden “imalat sokağı” adını alıyor. Başlarda da söylediğim gibi, sanat ve zanaat bu sokakta birbirinden ayrılmıyor. Bu durum, tüm Kocaeli için geçerli.
Atölyenizdeki günlük çalışma rutininiz nasıl? Gelecek için hayal ettiğiniz projeler var mı?
Akşamları da çalışmalarımıza evde devam ettiğimiz olur, bu yüzden ertesi günü etkiler. Öğlene doğru atölyeye gelinir, yeniden bir resme başlanır. Gün içinde bitmiş resimler sahiplerine teslim edilir. Hava çok sıcaksa ya da soğuksa çalışmalarımız etkilenir. Gelecekle ilgili hayallerimiz, sokak sanatçıları olarak çok geniş değildir. Büyük projelerimiz yoktur, çünkü biz ekonomik sebeplerden dolayı sokağa inmişizdir. Günümüzü kurtarmaya ve tabii ki olabilirse önümüzdeki birkaç günü kurtarmaya çalışırız. En büyük projemiz budur. Sanatçı, ekonomik kaygılarını kafasından attıktan sonra hayal projelerini gerçekleştirmek ister. Durumlar iyi olsa evimizden ya da atölyemizden çıkmayız. Şimdilik hayal ettiğimiz projelerin yerel yönetimler tarafından gerçekleştirilmesini umuyoruz.
Son olarak, sanatla ilgilenen genç yeteneklere ve bu alana ilgi duyanlara ne gibi tavsiyelerde bulunmak istersiniz?
Sanata ilgi duyan gençler, ne yapacaklarına henüz karar verememiş gibiler. Çocukların ilkokul seviyesinden itibaren eğilimleri tespit edilmeli ve bu alanlarda yönlendirilmelidir. Anne ve babalar bu konuda daha dikkatli olmalıdır. Çocuğu izleyip, ilgisi olduğu alanlara yönlendirilmelidir. İlginiz olsun ya da olmasın, sanata ayıracak zamanınız olsun, sabırlı olun ve azimle çalışın. İnternette çok fazla eğitim materyali bulunmakta, bunlardan da yararlanabilirler. Ancak en önemlisi, bu yolda kararlı adımlarla yürümeleridir.
- karakalemcizimcim41