Şimdi her birimiz ait olduğu yere “yabancı”
birer puzzle parçasıyız ya da dallarına hiçbir
çocuğun uğramadığı “yaslı” bir simit ağacı..
Eksiğiz,
fazlayız.
Her şeyi söylemek mümkün ama sanırım
artık ne yaşadığımız şehirlere, ne var
olduğumuzu sandığımız kalplere, gönüllere,
odalara, evlere ait değiliz.
Dudaktan kalbe bir ince söz yok, içimizi
titreten nazlı bir ezgi, bir duru bakış ötekine…
Varız sözüm ona,
bir o kadar yokuz da!
Baktığında çatlak yok ama her yerimiz su
sızdırıyor. Başımızı koyduğumuz hiçbir omuz
avutmuyor artık.
Mesafeler,
mesafeler yalnız haritalarda değil, tam da içimizde,
gönlümüzde, sözümüzde.
Ruhumuz bir yetinmeyenler çağında ziyan
oluyor. Nabzımız değil başkası için, kendimiz
için bile atmıyor. Biriken hiçbir şey yok
içimizde.
Her an resetleniyoruz sanki.
Başkasına verecek mendilimiz
yok gözyaşını silmeye; bir
küçük teselliye bile üşengeciz
Sevdiğinin yüzünü karşıdan görebilmek için çayı açık içen insanlardan, konuşurken birbirinin yüzüne bakmayan insanlara dönüştük.
Tertemiz cümlelerle aşık olanlardan, aynı metni kopyalayıp “her çiçeğe” konan/yollayanlara dönüştük.
Dedim ya, bir “yetinmeyenler çağı”na denk geldi ruhumuz.
• “15 faktörlü korumaz, 50 faktör kullanalım” derken güneşle aramızı açtık.
• “Çocukluk yapma” diyerek çocuk sevinçlerimizi, masumiyetimizi yitirdik.
• Şebnem Ferah’a uyduk; şarkısında “Artık kısa cümleler kuruyorum” dedi, kelimelerle aramızı açtık.
• Modernleşme, batılılaşma, ilerleme derken yerel olanı; yerleşim biçimi, yemek kültürü, şarkı-türkü, aile ahlâkı, etik değerler, dahası “öz”le aramızı açtık.
• Sesli kitap ve benzer uygulamalarla kitap kokusuyla aramıza açtık.
• Sevdiceğimizle, ailemizle açtık, kendimizle bir de…
Artık bulunduğu yere ait değil hiç kimse.
Durmadan başka bedenlerde, ruhlarda, omuzlarda, mekanlarda geziniyor olmanın sebebi
budur belki de. Hayatın normal rutininin bizi rahatsız etmeye başladığına kendimizi iyiden iyiye ikna eder olduk. Bir huzursuzluk, yersizlik, yurtsuzluk, aşksızlık, bağsızlık, ruhsuzluk var, hayrola!
Biz; artık ait olduğu yeri tamamıyla yadırgayan
puzzle parçalarıyız, evet! Ellerimizle gömdük manasını yaşamın,
İyi mi böyle?
- sahsenem.parlak